31 Ocak 2020 Cuma

YÜREĞİMDE MARYAM!







Çok büyük bir şeyi ıskalamak gibi
Kökleri gökyüzüne uzayan ağacın gölgesi
Ve yüz yüze kalınca irkilen kadrajın
Kendine hayali masallar umduğu
O şizofren, o sürtünme düzeyi düşük
Kavimler direten çağın uğultusu
Sevgilim, ellerimle ıskalamış olduğumu
Toplumsal baskının arifesinde
Gözlerine isabet edince uyandım
Sözlerin kuşattığı bir adamım artık
Sözleri tutmanın onuruyla yıkılıyorum
Sıvalarım çoktan döküldü
Çatlaklar, kolonlara olan inancını yitirdi
Ve sızıyor içeri göğsüne değen o ışık
İlahi bir sırra vakıf olmuş gibiyim
Mutlu muyum değil miyim?
Bir enkazın ortasında


Iskalamış olduğum;
Ellerinin hayatı dolduran hacmiyle
Bomboş gezegenler arasında
Bir şey bekliyorum sanki
Ama ne?
Bu yolculuğun sonunu mu yoksa
Yoksa ellerinin ellerimi tutup
Çıkaracağını mı suyun yüzüne
Nefes alan, herkesin yüreğiyle tuttuğu
Aklımın buğulu seyriyle sana uzandım
Ey dünyadan ellerime bulaşan
Ruhuma katık gözlerin, yolların merhemi
Kime anlatsam sancıyan hasretini
Cüzdanımda sakladığım fotoğrafın
Ne vakit baksam çocukluğumun bitişi...




Ali Özmen.

26 Ocak 2020 Pazar

GÖĞE SIVANAN ALAŞIM



Alışacaktık,
Yaşamın boynumuzdan öptüğü ürpertiye
Yelkenleri yakılan kadırgalara
Günaşırı bizi takip eden yenilgiye
Sürekli aklımıza damlayan gökyüzüne
Ve süreklilik bizi türlü tahrikle
Kaygısız bir alaşıma döndürünceye dek
Alışacaktık.

Küçük bir çoban;
Binlerce yıllık hikayeyi dizginliyor
Önünde koyunların sosyolojisi
Yakılacak ateşler, düşülecek kuyular
Ve girilecek mağaralar hazır bekliyor
Bir yıldız parlıyor
Şehirlerin ışıktan bunalmadığı o zamanlar
Göğe bakan her çocuk biliyor o yıldızı
Evleri ve salonları basmamış parlak yalanlar
Bir masal anlatılır yolculuk hakkında
Ve bir masal daha
Masalcılar gelir köye
Güzel masallara ödenir elmalar ve türlü katıklar
İnsanların gidemediği yerler vardır aklında
Gittiği yerlerin acziyetiyle kıvranır
Usturayla kazınmıştır seyrek saçlı bir sonbaharın
Sarı renkli yelesi
Budanmıştır öfke ve böylece
Dünya aslında başka bir yer
Görmüyoruz marangozun talanını
Ve demircinin çivileriyle çakılan
Saçılan, zulüm ormanını
Derin bir uçuruma sürükledi onu aymazlığı
Düşecek olan kimdir?
Küçük çoban o koca yıldızdan başka ne bilir?





Ali Özmen.





22 Ocak 2020 Çarşamba

HOR





Kahrolsun, elde olanların elde kalışı
Yitip giden tufanımla karaya oturdum
Oturdum, manzaranın yolda oluşuna
Bir ihtiyar benden borç para istedi
Düşündüm ve sordum neden hiç aklıma gelmedi
Bunca zaman
Hayatı borcumu öder gibi harcarken
Neden hiç aklıma gelmedi borç istemek bir kimseden
Rabbim beni çatlayacak atlar gibi koştururken
Deparımı onduran ayaklarımı bir ödül bildim
Nallarım yok
Bunu bir kız söyledi bana
Ürkek ve dirayetliydi
İnsanlıktan bahsetmek için çok geç kalmışım
O yüzden aynalardan bahsedeceğim
Çünkü bir aynalar anlatacak bize
Biz olduğumuz fotoğrafları
Tarihin kiracısı insanoğluna
Fosforlu düşler anlatmak değil benim meselem
Çünkü bilmem doğru olandan yapılmış çamuru
Durmadan biriken sular için bir çatlak
Kırılgan bir söz planlanmıştır belki
Ve kapaklar açılır
Akıp giden ardında batık şehirler bırakır
Toprağa dikmek ellerimizi
Mersin dallarıyla bir süre yeşil kalan
Başucumuzda bazen bir kap su
Elde olanları unuttular sanıyoruz
Hayır, bizi onlardan almadılar
Onları bizden alacakları evrak elde değil miydi?
Dikmek yeşertirse eğer bir terzinin ellerini
Kilo kaybı, kemoterapi ve sabahleyin bir saksağan
Kahrolsun,
Elde olanların, elde kalışı...


Ali Özmen.



19 Ocak 2020 Pazar

MUHİT






Tümseklerin kavrayışı, savrulmamı
Önümde duran mültecinin hemşerisiyim
Dünya sürgünlerin yeri değil midir?
Aksak bir komutan geçmiş buralardan
Şimdi bir evladım olsa ünlesem;
-Evlat tüfeğimi getir! desem
Korkuyorum, ikna edilenlerden olmaya
Savaşmaya hep hazırdım oysa
Onu benden aldılar zorla
Yâr demediler, oğul demediler
Şimdi bu döngünün tersinden
Tüm bilinciyle kadim hikayelerin
Beni ikna ettiler sandı hepsi
Tüfeğimi asıp, ellerimi yıkayacaktım
Ama öyle olmadığı
Kendime bile savaş açtığım;
Sisli bir şafağın sabah ezanıyla anlaşıldı
Anlaşıldı yaptığım büyük plan
Çocuk aklımda;
Ay Dede'nin Günyüzü'nden kaçmak için yaptığı son sorti
Yıldızların ellerini mosmor eden alkışları
Anlaşıldı işte,
Bu savaş bitmeyecekti
Yenilmeyi göze alamayanların diktiği devasa binalar
Parçalandı birden, döküldü gözler önüne
Tüm bunları omzuna yükleyen neydi?
Anlaşılması mı bir oğul dahi olamadığımın
Yoksa tüfeğimin çiftesi mi?
Hayır, hayır
Her şeyde ve her şeye
Hayır!
Ben bir yolcu olduğum dirayetiyle
Gidiyorum muhitinizden
Saksı bitkilerime iyi bakın
İyi bakın, bize öykünen balkonlara
Yemyeşil görünse de aslında bir beton ormanı

Işıklar arasından
Böyle anımsayacağım Dünya’yı;
Kalpazan gezegen,
Sakal tıraşım ve beni yoran kravat.



Ali Özmen.




13 Ocak 2020 Pazartesi

DEĞİRMENYANI








Henüz yedi yaşındaydı ağacın kırık dalı
Üstelik ayaz yedi, bir sabanın sapı oldu
Akrep soktu ayağını, sıtma tuttu
Ellerin samimiyetle sarıldığı nasır
O yıllarda gerçekten doymuşların
Selamıyla hissedilirdi
Kara çarşafın düğüne giyildiği
Ekmeksiz gün olur ama silahsız olmazdı
Denildiği değil görüldüğü üzre davranılan
Kiramen Katibin fazla mesai yapmazdı belki
O yıllarda, buğday vardı
Terli göğüslerin içinde bir yeri vardı nimetin
Sürüldü dünya, emekçi çocukların alnında
Sürüldü yuvasına bir fişek
Bir tarla sürüldü ekseriyetle
Yurdundan sürülenler susuldu
Alınteri, anaların kuzinelerde pişirdiği ekmek
Ve siyah beyaz ekranlarda bir roket haberi
Fezaya süzülen
Yavrucaklar iniledi korkudan
Babalar köy kahvelerinde söylendi durdu
Bir analar sustu, gömdüler sineye ekilen zaman hançerini
Hançer ki hala bir traktör hayaliyle kıvranıyordu o zaman
Ve yıllarca askerden dönmeyen evlatlar
Sonra birden köye yeni bir değirmen açılmış dendi
Köyün yanındaki değirmen uzun yıllar, uzun yollar tepenlere
Ne büyük nimetti!
Göğüs kafesimi çatırdatır anlattığım kıssa
Çünkü henüz yedi yaşındaydı ağacın kırık dalı
Anımsadığı ilk lastik ayakkabılarını,
Yatağının baş ucunda saklardı
Uğuldadı Dünya, dönüşüyle sarsıldı zaman
Analar ağladı!
Bir tartı kuruldu bilinen o büyük tartıdan hemen önce
Bir yanına bilinen tüm efsaneler koyuldu
Bir yanına bir damla kan
Aradılar efsaneler yanına bir ağırlık utanmadan
Ve bu masalı hiç bir zaman anlatmadılar.




Ali Özmen