25 Aralık 2017 Pazartesi

KISKAÇ





Her yer toz dumandı
Emek ve ekmek vardı teninin kokusunda
Yere düşüp kırılan her şey gibi
Feryat etmek
Taziye için alınan eşyalar dokundu
Ölmeden önce yaşamayı unuttum
Sonra köşe bucak bir temizlik
Uzun bir tren yolculuğunda
Kondüktör gürültüye engel olamadı
Kırıldım yine kırgınlığıma
Biraz su biraz ışık ve beyaz bir memleket
Pencereden akıp giden ben miyim?

Çatılarda beklenilen
Yersiz söylenilen hep
Önce kızılan sonra kederle gözlenen
Birkaç parçamı bırakacağımı biliyordum
Bin parçaya bölünmüşken
Anlaşılamaz hüznümün saçakları
Belki de böyle değildi belki de
Gecenin uzunluğunda uzandım
Uyku bastı perdeleri ama evde yoktum sanki
Nasıl uyarmadılar nasıl
Söylediler, söylediler

Öyle olmadığını bilmiyorlar mıydı?

13 Aralık 2017 Çarşamba

OKYANUSLARIN CİNSİYETİ



Sırtımda bir çuval
Çuvalın içindeki ben
Buz kırıyorum donmak için içimde
Soğuk yakıyor, kar hep beyaz değil
Zehrin iyi olduğu günler gelir
Sen mi ben mi?
Kırk kulaç daha
Kendimi mi avlıyorum
Avluyu mu ağlıyorum
Çarmıh denize diklemesine
Şunu düzgün yemlesene
Ne anladıysam o kırk çuval, 
Korku, olta ve bahtsızlık


Bir şeyler var olduğu gibi
Fısıltı mı sandın yoksa
Kuşun iki ayağını işaret parmağı ile orta parmak arasında tutarak ters mi?
Şimdi ben buyum
İsa da orada
Hepsi bu yüzden mi yani?
Az parayla çok laf benim memleketim
Bana kahve bana doğu ve batı
Söyledim işte sonunda
-Ne diyorsunuz?

Yol boyunca bin parça şimdiden yarısı
Sanki benden kopuyor
Haklı olmak çok çamur
Uyanamadan önce ve sonra
Hep dedim işte söyledim
Terslik var bu işte
Ah benim arbelet yanım
Yüzükoyun arkası sükut

Sanki son bin bahar daha yaşayacağı pruva
Hasbam!
Kutuyu açma kuyu seni bana taşır
Aktardığım gibi işte aynı böyle
Pek destansı değil
Bağzı olmadı da hiç olmadı mı dedim?
Ölecek olsan öldürür müsün?
Çünkü çok sordum
Zorluyorum biliyorum
Bir imge olsun diye değil

Mezar kazdım bir zamandı
İçine gireceğimi umuyordum
Kayganlık kafiye ile ilgili olabilir
Unutulmak umutvar olmak kadar tehlikeliydi
Çünkü gergedan
Ve kürkü için bir plankton
Velhasıl söyledim işte
Anlamak yanmaktır bu dehlizde

İtaat, ucunu bağla, ipi ite at
Delir diye umduğunuz kadar varmış
Ama giden gelir mi?
Gelse kahvaltı
Deldi işte!
Duvarı bir vesika için
Ömrümden anlatılmayacak olanları
Günü dün eden çok
Bilerek susuyorsun
Ağlattın işte sözlerinlen
Sırtımda bir çuval
Çuvalın içinde ben
Ateş sönecek biliyorsun

-Elhamdülillah.




Ali Özmen.

12 Aralık 2017 Salı

MEYİL




+yeniden ger yayı
kapaktan kurtuldum
gerildim saplanmadan zamana
yolları sildim
tenine sindiğim günler
siyah
köz olmanın verdiği iz
kaçışır av
çünkü olmadan önce kav
hiç gelmedim


iyi belle
hayatımı kusuyorum sabır derken
sigaralar bitiyor
günler tekrara düşüyor
hiç olmadık yerden bir daha
kalabalık uğultu
Sustum sanıyorlar
bıçak gibi kesen yoğunluk
konuşmaya konuşmaya
vasat şiirlerim gibi değil içimdeki
bir dirayet hali
uyuyamıyorum
uyusam, uyanamıyorum
-bırak


çok özledim.




Ali Özmen.

11 Aralık 2017 Pazartesi

MEÇ



Sabahın doğru açısına denk düşsen
Akşam saat seni eve bıraktığım
Hatıramda
Kaskatı soğuk ve sabah ezanı yalnız
Kibir sokakta kol geziyor
Herkes saklanıyor sanki
Pencerede tül perde
Kedim dışarıyı gözetliyor
Nöbet nöbet
Sen çok küçük bir galaksi
Bazen tek bir gül
Zamanı bölebilen boynun
Kalbinde daim çocukluğun
Hadi ben alışamadım
Kafama esti çıktım gittim
Bir çoğuna selamı dahi esirgedim
Dünya'nın ekseniyle meşgul oldum
Kaybetmeyi farklı dillerde öğrendim
Bir süre kendimi
Yeniden denemeye ikna ettim
Pekala


-Siz nereye gittiniz?







Ali Özmen.




4 Aralık 2017 Pazartesi

TAVIR



Yerçekimi çürüdükçe kısaldı menzil
Yenildim,
Kolları uzun bir hırkanın kollarında
Soğuk getirsin diye benden yüklü bulutları
Ve
Örtsün diye
Beyaz örtüsünü bir zaman üzüntümün üzerine
İlk tanıştığım anda
Teni parlak, sesi bu yokuşa aldırmayan
Manzarası yeniden kavuşmaktan az öncesi
Sağanak sağanak kayboluşlar ülkesi
"Kalbi rafid yesma'k"
Yazdıklarım ön sözü

Seninle el ele tutuşmak
İzafiyet ve acziyet
Affet

Sevginin zamanı aştığı
Aşkın savaşa ulaştığı
Her yerin hemşehrisiyim
Affet.



Ali Özmen.