14 Eylül 2018 Cuma

DAVA DOSYASINDA -KENDİNİ AKLAMA BİLİNÇALTI-



Soğuk elleriyle yansımanın, nefes alacak gibi oldum
Zamandan bir kopuş bu, onunla yarış sandı aynadan bakanlar
Başımıza davun oldu iskarpinleriyle kayırılan çocuklar
Güneydoğu'da bir caddede öğrendim
Mezar taşımın işlenip bittiğini
Hep anlatılanı dinledim
Karşılayacağımı sandım
Doğru cephe alarak
Meltem rüzgarlarını,
Kum fırtınalarını
Aniden ölüm sessizliği
Beklemezdim kimseden


O,
Yanımdan,
Tarihi kalesi olan tüm şehirlerde uydurulan
Hikayelerin bıraktığı yalan bir giz gibi geçti
Yolları bıraktı
ve biraz da gönlüme hoş gelen bahaneler
ve asimile bir siyaset
Dayanamadım
Dilimdeki çatallaşmayı o henüz gülmeden önce babama sordum,
Babam seksen sekiz yazının tütün hasadından bahsetti
Kaburgalarındaki yarıktan biraz da
Anladım
Ciğeri eksilen her şeyin içine onarılmaz bir parça bırakıp kaçıyorlar


O parça ki tan tun eder içerde, çarpışır, çatışır durur
İşte böyle bir günde
Hevesimin bana oynadığı bir zulüm perdesi açıldı yeniden
Aklım miyop
İçine insan konulan yatay bir gardırop
Daha başlamadan hayatımdaki izale-i şuyu
Gelip yanaklarını öpmek istedim




İcabet ettim bir Cuma sonrası cenaze namazına
İcap etti öğrenmem tüm detayları
Ebu Hanife'ye göre en az dört kişi lazımmış tüm merasime
Birden dank etti
Artık toplam dört insan tanımıyordum
Sardı ensemi sıcaklanan bir telaş
Üstelik mezar taşımda yazan tarih kadar yaşanan savaş

Bir mazeret bulmak için kör kuyulara,
Tecrübe arayan güzel kadınlara
Ve tıklım tepiş otobüslerin ortasında çıkan cıngara baktım
Baktım da ne gördüm?
Soğuk elleriyle gidişini sonbaharın


Durun, bekleyin, gitmeyin
Bunları anlatmayacaktım;
Bir geminin bordasında gelmişti şehre
Keşke öyle de gitseydi günün birinde
Bakışları kavruk teni biraz daha erken alınmış ocaktan
Kirpikleri ki yad ediyor eski anlamlı sevişmeleri
Hepsini bitirmeden,
Şehrin bana ait olan buhranına doğru vuruyordu topukları
Bir kaç milyon yıl sonra karışacağı yeryüzüne
Çünkü gönlüm böyle avutuyordu o an
Böyle direniyordu
Zamana başkaldırmak istediğim
İsyana hazır olduğum ilk an
Tak, tak, tak, tak, tak
Durdu, bedenini çevirmeden döndü başını sola doğru
Boynuna inandım böylece
Boynunun zaman geçirmesi imkansızdı
Öyle görünüyordu bu mesafeden
Örgülerden topuzlanan saçları
Aklıma okuduğum bir kaç kitaptan bir kaç tahayyüle denk düştü
Helen dedim ona
Hoşgeldin diye ekledim
Ben çok büyük günahlardan bir gün önce bağışlanmak diledim
Başkaldırmağım tüm zalimlerin katline henüz dün gece ferman yazdım
Sen kimsin dedim, sen kim oluyorsun ki
Ellerin buna mazhardı madem ne diye bekledin, ne diye?
Günah bu değil miydi bütün dillerde?
Helen'e karışmışken aklım yine saplandım zamana
Yine vaktin paradoksu yine umulan Lethe Irmağı


Kusmak üzereyken şehrin meydanına ilk defa
Şaşırdım kesilen yolların taşlarına
İnsan olmaktan bahsetmek için hazır ama insan olmak için Allah'a muhtaç
Çünkü Allah tüm zalimleri siler atar
Çünkü onun adının olduğu yerde zalimler cephe alır,
Cahiller susar tüm olanlara
Çünkü Allah muazzam tek bahanedir
Kul olarak yaşamaya


-Tüm bunları hep susuyor olmak ağır değil mi?


Ali Özmen.