9 Ocak 2013 Çarşamba

Konu Bütünsüzlüğü -II-


-Konu Bütünsüzlüğü II-



Taşları yüzümden sıyırıp, yüzünü, yüzüme oturtmak istiyordum. Bencildim adına, benimsiyordum. Bundan önce kim geçtiyse sol yanımdan hepsi aynıydı. Aşk mıydı bilmiyorum ama aynıydı. Sen farkıydın Dünya’nın. Ben de dün yaptığım gibi, ondan önceki herhangi bir gün yaptığım gibi kafamın içindeki herkesi dışarı çıkardım. Odamda uzun uzun konuştuk. Marla artık beni sevmiyormuş. Clementine bu kalabalığın içinde çok yalnızmış ve Joseph tek dostu olarak gördüğü benden kazık yemiş. Malik kürtaj edilmiş beynimin ücra bir köşesinde öyle dediler. Daha çok konuştuk. Çok daha fazla konuştuk. Sonra senden bahsettim. Sana olan sevgimden bahsettim. Adını sordular, “az önce duydunuz ancak ne önemi var ki” dedim. Siz artık yoksunuz dedim. Bağrıştılar...

Belki de bünyem zayıflar, artık daha çok uyurum. Daha çok ağlarım hatta içtiğimde kusarım. Belki çok canım yanar ama siz yoksunuz. Ben bundan sonra en çok bir kitap yazarım. Tabi ondan sonra…

Kitabı yazarım ve kendi adıma açtırdığım mezara gömerim. Tabi yine ondan sonra, ki yazmam gerekmezse artık ben de bir kitabım. Buna inanıyorum. Tanrının yazdığı milyarlarca kitaptan biri…
Devrik cümlelerim de var, küfür içeren kelimelerim de…

-Bağır ! Şu lanet sesini duymak istiyorum.

Kafama dayadığın şey, beynimi dağıtacak bile olsa, içindeki mermi bir baruttan çok daha fazla anlam yüklü olmalı… Sıkacağın zaman başımdaki kaybolmuşluk çuvalını çıkar ve kırmızıdan arındır bedenimi. Yazamıyorum. Mezarımı açın diye bağırmamı bekleme! Kitap orada olacak. Gülebildiğim kadar güldüm. Şu hatunun göz bebekleri, göz kapaklarının altında çok daha güzel…

Beni bir daha kullanırsan, rock müziği icra edebileceğin tüm aletleri utanmadan içinde kırarım ki, hiç birimiz haklı değildik. Şehre gözlerini kapa, binalar susarsa eğer gözlerine hapsolmuş bir saksı ve yaşamaya çalışan bir çiçek, hiç olmayacak yerde düşecek bu adamın kafasına. Ve sen yine arındır kırmızıdan bedenimi ne kadar komik görünse de…

Yanaklarına çiz yol alabileceğim derinliği, ağla demiyorum. Yağmur yağsa da olur. Ve bu şarkı biterse şu adamın göz kapakları ellerinden önce piç olur. Kulakları desen zaten duymaz… Üzerimdekileri çıkarıp daha çıplak geliyorum. Daha sakin… Ve bana bir yüz seç ki beni anla takarken yalnızlığını. Utanmadan yiten toprağımın, kucağındasın. Ben, acıyorum savaşlara ve savaşlara acıyan bir çocuk daha ağlıyor uykularımda. Burası çok gürültülü…

Konuyu biraz daha dağıtmam gerekirse, konu bütünsüzlüğüne ulaşabilirim. Babam buna sevinmez. Ben daha çok konuşmam ve annemin yemekleri her zaman güzeldir. Konu bütünsüzlüğü olan her şeyi neden seviyorum bilmiyorum ama seviyorum.

Eskisi kadar iyi cümle kuramıyorum ki daha iyi olması gerekirken. Yazmak, hayatımda ilk defa beni yordu. İlk defa nefesimi hissettim yazarken. İlk defa çalan müziğe bu derece takıldım. Üşümekten ziyade ateşimin olduğunu biliyorum. İlk defa yeterince Tanrı’yı hissetmiyorum şakaklarımda. Burnum akarken ne hissediyorum biliyor musun?

-Hiçbir şey.

Ve hapşurduğum zaman, tüm damarlarımdaki kan akışını duyabiliyorum. Sen yanımda değilsen ben bunu kime yazdım bilmiyorum. Ama fark sensin, sevgim de…


-Sus !


Ali Özmen