29 Ekim 2019 Salı

SAMUT




Kış serdi beyaz minderini sessizliğin
İçimde yürürdü kanatları ölümün
Korkardım zaten bir kuş oldu olan
Güç saldırdı, göç yollarını kapatan

Kış geldi kara kömürün bağrıyla
Şehir kustu karbonmonoksit ağzıyla
Ayazda terleten emeğin alnında
Ellerinde hasadı saklayan çocuklara

Kış geldi;

Amansız bir hastalık gibi yayıldı
Evlerden, kasabalardan kesildi şehrin insanı
Sayfiyeler kulakları sağır eden bir suskunlukta
Böyle bir günde Allah mı yoksa kaskatı?

Tutuştu evrak, ellerimi ısıtan bir müjde
Kavuşacaksın diyordu yaşlı adamın ilmiyle
Boynunda koşturduğum at boşunaymış
Yere düştüm ve yükseldi filizler gökyüzüne

İşte diktim kendimi, böyleymiş meğer
Serilen örtünün dantelasına verilmiş değer
-Kış geldi ördü bir duvar- ve toprakta sayıklanan ayıp;
Bilinmez altındakilerin, aklında hala var neler!



Ali Özmen.

22 Ekim 2019 Salı

LIQUID





Boynumdur direnen, sokulmasıyla hayatın
Cüretkarlık, meskenimde anlatılmazdı
Ve yaklaşan keskinlikte, tehditkâr sevgin
Anlatılmazdı, sokakların dilinden köpekler
Soyunmak bir yolculuğa, ayıplanmazdı
Mesela anlatmazdı Kharon parayı nasıl harcadığını
Ama ben anlattıkça anladılar bir ömür nasıl harcanır
Ellerim vardı, onları saksılara dikerdim
Uzun yolları, uzun bekleyişler için öderdim
Peki neydi ellerimi kaybetmeme neden olan
Ve sürekli yeniden çıkaran onları, neden?
Sarılmayı bilmezdi ruhum hep köşe bucak
Oysa yerini bir kez bulsa oraya kurulacak
Hadsiz ve utanmaz derlerdi eminim çıkarlarına uymasak
Şefkat, bir sınırı betimliyor diye
Ölüm sınırları mesken tuttu
Sınırlar perçinledi, çelik kabzalarını şehirlerin
Ruhumun içindeki kanser ve onun içindeki avluya
Açılan kapılar, tahta tırkazlar, boyuna misafirlikler
İşte böyle nüksetti yaşamak
Bir yaz gecesi ihtiyarın yalnızlığında
Saklanan telaş, yetmiyordu açıklamaya
Orada olmak ve oldurmak gerekti olmayanı
Ayrılığın ağdalı yanı susulandır
Ki yoktur susulmayan bir kara sevda
Burada bir ihanet doğar ve dahi ölümdür
Ölmeyi korkuyla kavrayan insan konuşur çünkü
Konuşur ve aslında istediğinin bu olmadığını anlar
Ama konuşmuştur bir defa yoktur dönüşü
Böylece dile düşer, söyleşir insanlar
Onlardan türkü yaparlar
Sokaklara, köylere ad takarlar
İnsan doğumuyla bilir tüm bunları
Ölümün şiddetiyle unutur


Boynumdur direnen sokulmasıyla hayatın
Hasat, imkansızlık ve muhabbet
Anlaşılmaz olan damağımda bıraktığı o müspet
Karanlıkta durmadan çift süren
Ve öldüğünde göğsünden vurulmuş olan
Razı olmadıysa kimse senden
Sen razı ol herkesten
Çünkü ben öç almanın tadıyla kavrulan
Nimetlerin zehriyle savruldum
Yakın gelmez bana bu savurganlık
İki dik yamaç arasında seyredilen
Bir zamandır aklıma dolanan
Eskimiştir yüzüm, yeryüzünün kuşatılan yüzsüzlüğünde
Şimdi ise bayındırlık, bolluk ve yitirilen muhabbet
Anlaşılmaz olan aynalarda bıraktığı menfi hayret!




Ali Özmen.

16 Ekim 2019 Çarşamba

KUŞLARA YETECEK KADAR





Bir enkazı seyretti yüzü aynada
Dinleyecek gücü kalmamış bazı şiirleri
Bu kaçınılmaz son, sancılar ve kesinleşen tarihler
İçinden çıkamıyordu yaşamın yahut ölümün
İşte böyle yüzünü okşayan bir serinlikle geldi şehre
Savaşın annesi sen misin?
Döküldüğünde bardakta kalan o Arlet yanın
Olmazı yanaklarıyla direten
Sarıldığında kucaklaştıran
Sen misin?
Kaç bin yıldır ayakta tutan ekmeğin peşindeki ayazı
Emeği kutsayan gidişiyle ve dişiyle, tırnağıyla
Yoksa o gerçekten sen misin?
Sensen eğer;
Lokavt ve kuyruklar vardıysa senin suçun
Buhranında alelacele, alelade bir tebessüm
Sokaktan geçiyor oluşumuz ve gökyüzü
Anlatmak istediğim mevsimler olmadı hiç
Mor bir tan kavramıştı olan biteni çoktan
Uzakta olanlara dair susuldu
Geri dönemeyecek kadar koşmuştuk oysa
Sardı ensemi sıcaklanan bir telaşla
O küçücük avluda buluşuldu, usulca


Özgürlüğün tadını ilk kez bir hapiste aldı
Yalnızca ve yalnızlığa hücum eden soğuk
Babayı oğuldan soğutuyorsa eğer
Bu fotoğrafı saklamak gerek
Meğer yokmuş kader istihkakında
Kaygısız yolların adresleri
Direndi diye şehrin uğultusunda
Dayandı diye zor günlerin kısrak debdebesine
Onu alnından öpecekler sandı
Bir hayali vardı;
Hiç anlatmazdı.
Ve yarıldı gök, ortadan ikiye ayrıldı Kızıldeniz
Zulmü alkışlayan eller kabardı
Çarmıh yeniden çakıldı
Tüm yeminler ortaya saçıldı birden
Duvarlar aşıldı, katiller bağışlandı
Şahit oldu insanlar, insanlıktan nasip umanlar
Geç kalındı, mor bir tan çoktan kavramıştı olan biteni
Farsça şiirler okudu şairler
Kimsenin gücü kalmadı daha fazla dinlemeye
Bir enkazı seyre duran kimdi aynada?







Ali Özmen.


İllüstrasyon; welderwings (Instagram)