19 Ocak 2020 Pazar

MUHİT






Tümseklerin kavrayışı, savrulmamı
Önümde duran mültecinin hemşerisiyim
Dünya sürgünlerin yeri değil midir?
Aksak bir komutan geçmiş buralardan
Şimdi bir evladım olsa ünlesem;
-Evlat tüfeğimi getir! desem
Korkuyorum, ikna edilenlerden olmaya
Savaşmaya hep hazırdım oysa
Onu benden aldılar zorla
Yâr demediler, oğul demediler
Şimdi bu döngünün tersinden
Tüm bilinciyle kadim hikayelerin
Beni ikna ettiler sandı hepsi
Tüfeğimi asıp, ellerimi yıkayacaktım
Ama öyle olmadığı
Kendime bile savaş açtığım;
Sisli bir şafağın sabah ezanıyla anlaşıldı
Anlaşıldı yaptığım büyük plan
Çocuk aklımda;
Ay Dede'nin Günyüzü'nden kaçmak için yaptığı son sorti
Yıldızların ellerini mosmor eden alkışları
Anlaşıldı işte,
Bu savaş bitmeyecekti
Yenilmeyi göze alamayanların diktiği devasa binalar
Parçalandı birden, döküldü gözler önüne
Tüm bunları omzuna yükleyen neydi?
Anlaşılması mı bir oğul dahi olamadığımın
Yoksa tüfeğimin çiftesi mi?
Hayır, hayır
Her şeyde ve her şeye
Hayır!
Ben bir yolcu olduğum dirayetiyle
Gidiyorum muhitinizden
Saksı bitkilerime iyi bakın
İyi bakın, bize öykünen balkonlara
Yemyeşil görünse de aslında bir beton ormanı

Işıklar arasından
Böyle anımsayacağım Dünya’yı;
Kalpazan gezegen,
Sakal tıraşım ve beni yoran kravat.



Ali Özmen.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder