Suretinde
bir günbatımı, akşam serinliği dudakların
Boynunda
soluk izler, kıyıya vuran tebessümün
Merhaba,
atmosfer basıncım;
Yokluğunun
ağırlığını hiç unutmadım
Yeterince
soğuk ve savaşı gözümüzden ayırmayan küf
Yağmur yağsa
tüm kelimelerle haklı çıkacaktım
Yerçekimi
artık anlamsız.
Ki şirk, bir
sirkte ipten kurtulmuş düşüyor dudaklarından
İşte şimdi
Kudüs yine bombalanır
Gölgen
belirirken sahnede, aşk ve düş
Bedenim “rigor
mortis, rigor mortis” diye bağırır
Bir iz de
olsa kalacak, denizde unutulanların ardından
Çünkü
balıklara yem olmak için doğmaz insanlar
Oturup
konuşamadığımız ne zaman ne kısa bir an
Yatağımı
toplamaktan ve yeniden aynı güne uyanmaktan
Sıkıldığımı
anlatıp perdeleri kapatmaktan
Sahte can
yeleklerini duyunca utandım
Çok uzun
sürdü denizle konuşman
Bir dağ
vardı,
Ne zaman
ciddi bir şey anlatsam aklıma takılır
Ne zaman
savaşlar ve ölümlerden konuşsam
Ne zaman tüm
çözümleri anlatsam eksik kalır
Ne zaman
içten içe ağlasam
Ve dağ.
“Hepsi iç
içe geçmiş biraz;
Ölüm ve şiir
Aşk ve şiir,
Savaş ve
şiir,
Ayrılık ve
şiir,
Umut ve şiir
Küfür ve
şiir
Allah ve
şiir;
Şiir burada
bitiyordu.”
-Ve dağ
yerinde düşmüşlüğüne ikna oldu
ardında hiç
bir imla hatası bırakmadan...
Ali Özmen.