16 Ekim 2019 Çarşamba

KUŞLARA YETECEK KADAR





Bir enkazı seyretti yüzü aynada
Dinleyecek gücü kalmamış bazı şiirleri
Bu kaçınılmaz son, sancılar ve kesinleşen tarihler
İçinden çıkamıyordu yaşamın yahut ölümün
İşte böyle yüzünü okşayan bir serinlikle geldi şehre
Savaşın annesi sen misin?
Döküldüğünde bardakta kalan o Arlet yanın
Olmazı yanaklarıyla direten
Sarıldığında kucaklaştıran
Sen misin?
Kaç bin yıldır ayakta tutan ekmeğin peşindeki ayazı
Emeği kutsayan gidişiyle ve dişiyle, tırnağıyla
Yoksa o gerçekten sen misin?
Sensen eğer;
Lokavt ve kuyruklar vardıysa senin suçun
Buhranında alelacele, alelade bir tebessüm
Sokaktan geçiyor oluşumuz ve gökyüzü
Anlatmak istediğim mevsimler olmadı hiç
Mor bir tan kavramıştı olan biteni çoktan
Uzakta olanlara dair susuldu
Geri dönemeyecek kadar koşmuştuk oysa
Sardı ensemi sıcaklanan bir telaşla
O küçücük avluda buluşuldu, usulca


Özgürlüğün tadını ilk kez bir hapiste aldı
Yalnızca ve yalnızlığa hücum eden soğuk
Babayı oğuldan soğutuyorsa eğer
Bu fotoğrafı saklamak gerek
Meğer yokmuş kader istihkakında
Kaygısız yolların adresleri
Direndi diye şehrin uğultusunda
Dayandı diye zor günlerin kısrak debdebesine
Onu alnından öpecekler sandı
Bir hayali vardı;
Hiç anlatmazdı.
Ve yarıldı gök, ortadan ikiye ayrıldı Kızıldeniz
Zulmü alkışlayan eller kabardı
Çarmıh yeniden çakıldı
Tüm yeminler ortaya saçıldı birden
Duvarlar aşıldı, katiller bağışlandı
Şahit oldu insanlar, insanlıktan nasip umanlar
Geç kalındı, mor bir tan çoktan kavramıştı olan biteni
Farsça şiirler okudu şairler
Kimsenin gücü kalmadı daha fazla dinlemeye
Bir enkazı seyre duran kimdi aynada?







Ali Özmen.


İllüstrasyon; welderwings (Instagram)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder