15 Mart 2012 Perşembe

Esmer Noktalı Virgül


Küçük orospu, büyük orospudan daha değerlidir. Bunu benden başka kimse size söylemez. Ben, bir tükenmez kalemin içine sıkışmış, düşünebilen, konuşabilen ve hatta küfredebilen basit bir virüsten fazlası değilim. Sıvıyım, mürekkebim. Esmer bir kadının ellerindeyim. Aslında onun ruhuna akmak isterdim. Belki biraz da vücuduna, hatta yanaklarından, dudaklarına süzülmek isterdim. Bir sonraki noktayı, popüler kültüre küfredip, popüler kültürün dansözü olmak isteyen piç kurularına koyuyorum. Dans edin piç kuruları, çünkü değerlerinizle çok basitsiniz.

Kadının ellerinde ısınmaktan bildiğim daha iyi bir şey varsa onun ellerine akmak. Ahmak bir adam olduğumu biliyorum ama bazen kendini durdurmak imkânsızdır. Onun ellerine akıyorum, derisine işliyorum ve bazen kadın, parmağını isteyerek ya da istemeyerek kâğıda bastırıyor. Parmak izine kuruyabilirim. Keşke bedenim ona yazılmış, ucu yanık bir mektup olsaydı. Kimin yazdığı sikimde değil. Bana nasıl baktığı önemli. Bir sonraki virgülü, tüm mektup yazan insanlara bir tebessüm eşliğinde koyuyorum.

Benim mürekkebim ile saçma sapan, yeni bir din yazılabilirdi. Yeni bir şarkı, yeni bir şiir, yeni bir yasa hatta yeni bir roman bile yazılabilirdi. Eğer kalemi tutan ben olsaydım. Ama bu kadın beni sadece imzası için kullanıyor. Onu yine de çok seviyorum. Bazen aşk denilen bok bu kadar anlamsız olabiliyor. O beni sadece kendisi için kullanıyor ama ben onu seviyorum. Bir sonraki ünlemi, kendisine aşık olan bir adamı kullanan tüm kaltaklara koyuyorum, beni tutan hariç!

Duygusuz bir adam olsaydım diyorum bazen, duymasaydım bazı şeyleri hatta insanlara bu kadar tebessüm etmeseydim. Şu anda kalem benim ellerimde olsa başka bir hikâye yazardım. Bir de Allah’ı düşünün. Milyarlarca hikâyeyi usanmadan yazmış. Kimi kötü, kimi iğrenç derecede güzel, peki ya hiç yazmasaydı? Ben bir insan olsaydım hiç yazılmamayı, en kötü hikâyeye tercih ederdim. Ama yine de çok pişman sayılmam. Âşık olduğum bir kadının ellerinde, bir kalemin içindeki mürekkebim. Bana, “adına bakma, sen de tükeneceksin” diyenleri anlamıyorum. Bir sonraki noktalı virgülü bana tükeneceksin diyen orospu çocuklarına koyuyorum; ben tükenmez bir kalemim!

Bu bir başkaldırıdan çok daha fazlası, bir tepkinin temel harcı, bir şarkının başladığı andır. Nefesinizi tutup arkanıza yaslanın ve dünya denilen sahnede ne kadar porno yıldızı olabileceğini tahmin edin. İnanın tahmin ettiğinizden çok daha fazla… Bir sonraki boşluğu ruhuma bırakıyorum.


A-Bak yeni bir fotoğraf makinesi aldım.
B-İçinde bir resmimiz olmalı.
A-İçinde son bir resmimiz olmalı!
B-Şu saçma imalarından vazgeç, kafanın içindeki tümör geçecek, iyileşeceksin.
A-Ya iyileşecek kadar vaktim yoksa?
B-Yeter artık şu an konuşmak istemiyorum, sadece ikimizin içinde olduğu bir fotoğraf çekilmek istiyorum.
A-Hadi, bir fotoğraflık özlem çekiyoruz;
B-Seni hep seveceğim.
A-“Neden ölene kadar” demedin?
B-Anlamadım.
A-Hani klasiktir, “seni ölene kadar seveceğim” derler, sen neden öyle demedin?
B-Ben seni hep seveceğim ve çok uzun zaman ölmeyeceksin.
A- Ben çok kısa bir süre sonra öleceğim, buna hazır ol.
B-Ne zaman büyüyeceksin?
A-Öldüğüm zaman.
B-Öleceğinden artık gülerek bahsediyorsun.
A-Haklısın, intihar ederken biraz tebessüm bizi hep küçük kılar. Yaşlandığı belli olmasın diye yüzüne saçma sapan şeyleri süren bendim zaten!
B-Şu boynundakini biraz daha sık ve mümkünse bir aptal gibi gülmeyi de bırak.
A-Böyle iyi mi?
B- Aslında yanımda olduğun sürece, böyle iyi…
A-Bakayım, kalemin güzelmiş.

Ali Özmen. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder