17 Mart 2012 Cumartesi

Bir nefes gibi geri çekildim.



Uzak bir şehir gibiydi ruhum, yokluğundan mıdır bilinmez, ona ulaşmaya çalışan ne kadar da çok insan vardı. Yalnızca o farklıydı. Bir gün bir fotoğraf yüksekliğinden bakıyordum geceye ve irkildim. Bir nefes gibi geri çekildim. Sanki gözleri vardı gidişinin. Baktığım her yerden bana bakıyordu. Gece, sıkılan bir kurşundu ruhuma ve ben bir adım bile kaçamıyordum. Öylece durdum. Aynada bir adam gördüm ve ben değildim. Benim aynamda bir başka bir adamın ne işi var?! Bağırdım; “yavşak” dedim. “Sen kimsin?” Çünkü çok korkmuştum. Bir daha baktım, bir daha ve bir daha baktım, kimse yoktu. Uyuyamadım. Ben uyuyamadığım kadar uzandım sana, şiirler kadar kısaldım. Sabah gibiydi seni hatırlamak, sana başlamak. Seni unutamamak ise biraz ölümdü. Biraz yaşamak. Ama öyle sandığın gibi değil, bir toplama kampının orta yerindeki bir çocuk, ne kadar güzel yaşayabiliyorsa. Kurumuş bir çiçeği sıktım avucumda, bıraktım ve rüzgâra karıştı. Utandım daha sonra, ben ne yapmıştım? Etrafımda bu kadar çok insan varken neden bu kadar yalnızdım? Duvardaki saate baktım. Sanki saniyeler yavaşlıyordu, sanki baktığım her an bir saniyelik zaman dilimi içerisinde o çubuğun ilerlemesiyle çıkan “tık” sesi bir öncekinden daha yavaştı. “Hazırlanın, ruhumun tahliyesine başlıyoruz.” Diye bağırdım. Bende gülmeye başladım böylece. Saate yeniden baktım, başka bir adam daha! “Olamaz, olamaz, olamaz!” Sanırım kafayı yiyorum ve sanırım kızaran yüzüme hatta yükselen ateşime bakılırsa bu hiç de çiğ çiğ olmayacak. Bir piyano sesi yankılandı odamda. Küfrettim. Çünkü hiç beklemiyordum bu sesi. Telefondan gelen bir mesaj sesiydi. İnsan beklemediği ses bir piyano sesi bile olsa küfredebiliyor bunun fazlalığı küçük bir etken. Saçmalamaya da başladığıma göre sanırım artık uyumalıydım.

Kısaca diyorum ki;

O kadının gözlerinden sonra her şey rengini kaybetti. Uykusuzluğum bile önemini kaybetmiş bir plasebo etkisi.

Ali Özmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder