7 Ağustos 2012 Salı

Soyka - Telefon Görüşmesi



-TELEFON GÖRÜŞMESİ-

Bitmek üzere olan sigarayı yere attığı anda cebinden bir sigara daha çıkardı. Yaklaşık bir saattir yürümenin yanında artık hiç bir şey hissetmiyor gibiydi, yorgunluğu ve uykusuzluğu hatta vücudunu hissetmiyordu. Tam sigarayı yakacağı sırada, burnundan akan sıvıyı refleks olarak elinin dış kısmıyla sildi. Sigarasını tekrar yakmayı denerken burnuna dolan sıvıyı tekrar hissetti. O an gözü, elinin dış kısmındaki kırmızı sıvıya takıldı. Burnu kanıyordu. Burnu hep kanıyordu artık buna alışmıştı ancak son bir haftadır bu çok sık oluyordu. Cebinden, kurumuş kan lekesinden rengi belli olmayan mendilini çıkardı ve burnunu sildi. Artık eve dönmeliydi. Diğer cebinden telefonunu çıkardı, unutmadığı tek telefon numarasını tuşladı. Karşıdaki telefon çaldığı sırada çıkan o sesi sonsuza kadar devam edecekmiş gibi dinliyordu. Sanki sonsuza kadar devam etse usanmadan dinleyecekti. Bu sırada burnundaki mendili unutmuştu ve sigarasını tekrar yakmak istedi. Sigarasız kaldığı çok zaman olduğunu fakat elindeki sigarayı yakmak için ilk defa bu kadar çaba harcadığını düşündü bir an. Burnundaki mendili çıkardı ve çöpe attı. Sigarasını yaktı, çektiği ilk nefeste ona uçurum olan, uçurumu andıran o sesi duydu. “Alo” diyordu. Burnundan ağzına süzülen kan ve kanın, ona çok şey hatırlatan tadından dolayı bir süre konuşamadı. Yeni kullanmaya başladığı numara yüzünden karşısındaki onu tanıyamazdı. Diliyle dudaklarındaki kanı sıyırıp yere tükürdü ve konuşmaya çalıştı;

A-Destina.
B-Evet benim. Siz kimsiniz?
A-Sana olan nefretimi eksiltmemeye çalışıyorum.
B-Neden bu kadar bekledin piç kurusu?
A-Gururumu tekrar yendim.
B-Senin gururunun amına koyayım. Son aradığında fark etmiştim geç arayacağını ama bu kez çok fazla oldu. Merhaba salak, seni çok özledim.
A-“Merhaba salak”, bu iki kelimeyi özlemişim.
B-Beni özleme zaten.
A-Neden bilmiyorum ama en zor zamanımda, en yalnız kaldığım zamanda seni arıyorum. Sevgilimi arayabilirim. Onlarca dostum var onlarla dertleşebilirim. Yanına gidersem annem de dinler beni ama ben seni arıyorum. Neden?
B-Hala aynısın. Ben de öyleyim. Bana olan nefretin ne zaman geçer? Bir zamanı var mı bekleyebileceğim?
A-Sen beni bekleme.
B-Bazen aklıma geliyorsun sana çok küfrediyorum. Etrafta hiçbir izin yokken bunu nasıl başarıyorsun?
A-Soru cevap yapmaya devam edeceksek telefonla görüşme hakkımı falan kullanmak istiyorum.
B-Esprilerine sokayım Ali, neden bu kadar geç hatırlıyorsun beni? Ben sana hala bir adım uzaktayken sen neden artık ayda yılda bir telefon görüşmesine sığdırıyorsun beni? Senden de özleminden de hatta nefretinden de bıkmayacağım piç kurusu. Seni seviyorum.
A-Belki de sadece egomu tatmin etmek için arıyorum seni.
B-Sen beni özlüyorsun. Hem de kendine bile söyleyemeyeceğin kadar.
A-Özlesem ne değişecek ki bu saatte.
B-Sen istedikten sonra her şey değişir.
A-Neden hep geç saatlerde konuşuyoruz? Erotik bir muhabbetimiz de yok gece yarısından önce çok nadir konuşmuşuzdur.
B-Aradığımda açmamanla alakalı olabilir mi? Aylarca senden tek bir haber almadan beklediğimi biliyor musun?
A-Yeter. Artık soru yok. Ben senden nefret ediyorum.
B-Neden lütfen söyle neden?
A-Bilmiyorum. En son neden nefret etmiştim?
B-Her aradığında başka bir şeyden dolayı benden nefret ettiğini söylüyorsun ve sonra bu gereksiz şeyleri unutuyorsun.
A-O yüzden diyorum ya, tek yapmaya çalıştığım sana olan nefretimi taze tutmak.
B-Yapma Ali, lütfen artık yapma bana bunu.
A-Seni özledim.
B-Sigaraya tekrar mı başladın sen?
A-Nereden anladın?
B-Ben aptal mıyım? Hayvan gibi ciğerlerine çekiyorsun dumanı…

Telefonu kapatıp cebine koydu. Hiçbir şey düşünmüyordu. Telefonu neden yüzüne kapattı, bilmiyordu. Telefonu kapattıktan sonra onun ne söylediğini hiç düşünmedi. Kan kokusundan nefret ediyordu ve sanki tüm şehir kan kokuyordu.


Ali Özmen. // Soyka //

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder