17 Mart 2020 Salı

DİMAŞK





Çamurun marifetiyle;
Gök gürültüsü ve yıldırımdan bellendi onun simyası
Şimdi zapturaptlar altında
Çiçek hastalığı, bayırlarda toplanan papatyalar
Kara veba, havalı maskelerden balolar
Ve yıkılan hapishane duvarının rutubetiyle
Öz kardeş olduğunu söylediler
Bendim tüm bu sorumluluğun şiddeti
Kendine ihanet eden herkesin ortak masalı bu
Sancına direnme, susma onu
Dediler;
Elindekini bırakıp bize bakan ölüm
Aslında bu çamurun üstümüzdeki nazarı
Kendi mahpusluğu yetmezmiş gibi
Ellerini de aldılar götürdüler
Bir savaşçıya bundan büyük eziyet ne gerek
Ruh yorgunu ömrün sonunda
Felaketler üst üste geldi
Çünkü ünlenen görmüştü
Bayırlardan sonra gelen şehrin peltek halini
O kadar sert ve mahcuptu ki ellerinin olmayışına
Bir kadını anımsadı
Dünyanın ambalajında bir fark olarak yürürdü
Aniden dolan heyecan olarak geçerdi yanından
Neydi ellerinde şekil alan son hoşça kal?
Neydi bir veda bile edemeyişimdeki anlam?
Yazık
Zeytin tarlasının ortasında tahrası kırık bir çiftçi
Sürüsüne sırtlanlar dadanmış bir çoban
Yazdıklarıyla;
“Oleum Perdidisti”
Yazık ona bakan aynalara
Gitmedi, görmedi, ellerini tutmadı;
Çünkü hiç bir savaş henüz bitmedi
Onun ellerini çalanlar hesabını verecek
Üstüne basılan çamurun marifetiyle
İlk kanın aktığı yere kadar
Yolculuğun kudretine direnecek



Ali Özmen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder