26 Şubat 2020 Çarşamba

ARIK



Uzandığım topraktan yatağı;
Topla
Ma
Ni
Ol bana.
Acele ettiğim kahvaltılarda
Annem derdi; bırak çay otursun
Hiç beklemediğim bir heykel bu
Alnında pembe çiçeklerden taç
Pembe masalların küstahlığına bakmadan
Oturup siparişimizi bekliyoruz
Bademler çiçek açmış
Sırtı terli bir çocuk bakıyor uzaktan
Kirlenmiş kalplerimize
Ve coğrafyalar direten istikamette
Zülkarneyn doğuya sürüyor atını
Bahanelerden yapılma bir putsa ayrılık
Anımsa ellerini yakan terli çocukluğumu
Bilirsin;
Ağzımda sigara,
Keskin bir bıçak gibi geçtim şehrinden
Evet
Arayıp sormadım,
Dokunsam kanayacaktın.


Delillerin karartıldığı
Zulme uğrayanların
Deli denilerek yaftalandığı
Bu kumpanya ortasında
Sakallarımı yeniden uzatmak istiyorum
Ve şehrin kalabalığında
Muaf bir rüzgar olarak
Bağ evlerinin, köy kapılarının
Alnının ortasından
Kimliğindeki vesikanın buğusuyla
Cebimden çıkardığım kimsesizliği
Hayat suyuna batırılmış bir kolye edasıyla
Geçiriyorum, kopçası ne zor
Memleketten ayrı kalmanın
Sanki on bin bahar eskitti ömrüm
Senden son bir bahar bekliyorum
Alnına pembe çiçeklerden taç
Masamızda İsa'ya iftira eden bir haç
Madem oturduk bu sallanan masada
Birer çay içelim, annem hatırına
Vedamız hatıralarda payanda.


Ali Özmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder