15 Kasım 2017 Çarşamba

KLİŞE; MALİGN


4 Temmuz 2013


Marla'ya;


  Marla, beni susabilen tek varlıktı yeryüzünde, gözyaşlarıma hüküm giydiren bakışları vardı, üstelik sevişirken hala çok yırtıcıydı. Benim onsuz yaşadığım ayrılıklara sahip çıkabilecek kadar, âşıktı bana, benimle birlikte ağladığı geceler onun tek acısı bendim. İşte böyle böyle alıştık birbirimize birden, her köşe başında kaybolabileceğim sokakları arar oldum, onunla birlikte. Biliyorum, onu hiçbir zaman sevemeyeceğim çünkü aşk talan edilmek ister benim topraklarımda, yağmalanıp sessizliğin ortasında yeniden kurulana dek şehirler, unutamamaktan geçer yangınları. Çünkü aşk Marla’nın gözlerinden çok daha önce zuhur etti bilincime çünkü Marla bu dünyadaki en masum orospuydu. Ellerini saksıya dikmek istedim bir gün, çok sarhoştum. Yetişeceğine inandığım ayrılık çiçeğinin tohumlarıydı çünkü elleri. Marla’ya anlattım bunu, hiç düşünmeden bileklerini kesecek oldu, kanıma karışan gözlerinde patladı gece, durdum öylece. Birden tuttum ellerini bileklerime yasladım, kanımı görmesini istiyordum. Mavi bir sıvının oksijenle birleştiğinde kırmızı olabileceğini anlaması gerekiyordu. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını kalp atışlarına ikna etmem gerekiyordu. Bu benim son şansımdı.

  Yeryüzündeki son ilahi hile gibiydi küçük aklım. Anlamlandırdığım her şeyin ortasında beni ağlayan, ağladığını sanan sevginin gözyaşlarını hiç görmediği için umutlarını hala yitirmeyen güzel bir kadındı Marla. Ki onun ruhu bir sigara dumanında hala. Uzun cümlelerimin de sorumlusuydu. Saçlarını toplamayı bile beceremiyordu, sarılmaya her seferinde tereddüt ettiğim gamzeli belinde, çok kez unutmuştum kim olduğumu. Durun, bunlardan bahsetmeyecektim. Bir saksı bitkisi olabileceğine inanmak istemiyordum onun, değildi çünkü. Ancak o kadar çok sevmişti ki beni, inanmıştı penceremde bir saksıda yaşayabileceğine. Sarhoşken ben de inanıyordum üstelik. Korkak bir adam olma kariyerimin başladığı noktadır işte bu anlattığım. Ki çok anlamda ortalamanın üzerinde bir adamdım ondan önce, hala ortasındaysam kustuğum meydanların bunun geç kalmışlığı; yeni öğrendiğim başka bir lisan gibi eğretiydi, dilimde. Git gide kısalan cümlelerimin arasında birkaç replik bile edemiyorduk artık. O kadar korkuyordum ki ona âşık olmaktan bazı geceler, büyüdüğüm şehirden vazgeçiyordum bazen. Gidebileceğim ne de az yer kalmış ben büyümeye çalışırken.

  Şimdi bu elinizde olan, bir kitabın önsözünden fazlası değil sizler için ancak bu bahsettiklerim hayatımın önsözüne tekabül ediyor, önemsemeyin. Unuttuğum herkesin adı var Marla’nın saçlarında bana hala öyle geliyor. Unutamadığım kim varsa, ruhları bir nebze olsun Marla’nın günahlarında. Sevdiği adamın yanında sessizce ağlayan bir orospudan çok fazla şey öğrenen şımarık bir piç kurusu değilsem hala; Marla’nın inandığı fallar, masallar ve aşkına olan sadakatinden fazlası değilim. “Susmak ne kazandırır ki?” der bana Marla; “konuştuğunu anlayacak bir adam lazım karşında.” İşte her seferinde beni övüyor mu yoksa laf mı sokuyor diye düşündüğüm birkaç cümleden öteye gidemeyen yarı platonik, kısmen kült, ucuz bir aşk hikâyesi; Bazen insanlar unutamadıkları için unutulur.

Öyle değil mi Marla?



Ali Özmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder