5 Ekim 2016 Çarşamba

TİMSHEL III




"Tepenin ardından koşarak geldim, bir şeyler söylemek için yalnızlığa, geçtiğim tepenin ardını da yanıma almışım. Tek hatırladığım bir tepenin ardından inip buraya geldiğim. Söyleyeceklerimi ve ağlayacaklarımı unuttum. Karlı bir tepenin sessizliği var aklımda yalnızca ve benim yalnızlığa anlatabileceğim tek şey sessizlik."


Merhaba benim nar çiçeğim,

  Bir kitapta okumuştum bu satırları, bir çocuğun ölümüne istemeden neden olmuş küçük bir kız çocuğunun ürkekliği ile bir kaç mevsim daha geçsin istiyorum penceremden. Geçsin ve ben oturup geçişini izleyeyim mevsimlerin. Çünkü anlatacağım her şeyi unuttum, belki anlayacağım bir şeyler vardır hala. Bir şey fark ettim; aslında sessiz sedasız bunca zaman yaşayarak bir mektup yazmışım sana, bu yazdıklarım kısa soluklanmalar, bitap molalar. Söylemiştim mevsimin yaklaştıkça birbirimizi daha iyi anlayacağız. Belli ki bir cevabı olmayanların yalnızlığını yaşadın, tepenin ardını sende koşarak geçtin ve bir şey bulamadın. İnsanı kırıldığı kadar sağlamlaştıran bir zamptır belki atmosfer. Üzülme, bilhassa yeni perdeler diktirmiyorum pencelerime. Sararıp solan çiçeklerden bahsedip seni üzmek istemem ama sigara dumanından sararan perdeler ve solan insanlar var bazı evlerde.
Artık sarı saman kağıdı bulmak da zorlaşıyor. Sahi, yakınlarında hiç akarsu yahut dere bulunur mu? Soğuk mudur suları? İçinde kaybolan çocuklar var mıdır bahsettiğim kız çocuğunu üzecek?

  Bir öğretmen ol ve yolları karların kapadığı bir mevsimde gel şehre, garları incitmeden inatlaş vedalarla ve inadından asla vazgeçme. Çünkü dalından kopmanın verdiği hüzün bir insanda da bir narda da aynıdır. Çünkü bir hayvanın, bir insanın ve bir çiçeğin üzerine doğduğu toprak, aynı şekilde örtecek üzerimizi. Çünkü toprak hepimizin içinde ve dışında farklı yollarla, aynı manayla süregelir. Ağlama benim nar çiçeğim, ağlama. Yanakların al al olsun ve bir gün sana bahsettiğim kız çocuğunu sevindirsin tanelerin...


Ali Özmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder