Bir temmuz
akşamıydı, bu iki farklı anlama geliyor
Eskişehir’de
tramvaydan inip, otogara doğru yürüyordum
Param
yetseydi bir Akdeniz şehrine kök salacaktım
Hep o
bahsettiğim şekilde sımsıkı sarılacaktım
Benim
olmayan yanın kalmayacaktı, senin olacaktım
Eskiden
gizlice ağlardım, kimse görmezdi, duymazdı
Gizlim
oldun, içimdeki en büyük savaş oldun
Beni duydun,
buna sen inanmadın
Unutamamak
gururumu, unutmaya çalışmak aşkımızı
Bilmem kaç
parçaya bölüyordu
Bir deniz
kenarında anlıyordum bunu
Sensiz Kordon’un
çimlerinin anlamı yok
Vapura
yetişme telaşıma utanıyorum, yanımda sen yokken
Şakirpaşa’dan,
Atatürk’e
Belki de
Adnan Menderes’ten Şakirpaşa’ya
Yollar
kapalı, bulutlar dolu gözlerim gibi
Boynun
aklıma geliyor
Cemal Süreya
dolaşıyor damarlarımda utanmadan
Laleli’den
el ele o tramvayı kaçırıp gülüyoruz
Hangi dünyaya
gidemediğimizi düşünüyoruz yan yana
Yan yana
Dünya oluyoruz
Ellerini
ısıtmak için ellerim, üşümemeyi öğreniyor
Onlara bunu
öğretiyorum,
Şehirlerarası
yollara aldırış etmiyor sabrımız
Dinlenme
tesislerinde, birer çay eşliğinde öpüşüyoruz
Saçların hiç
kısalmasın yanımda, nefesim
Nefesin hiç kısalmasın
yanımda, saçların
Baban adını
bana ait bir harfle tamamlamış
Senin benim
olacağımı bilmiyormuş gibi
Utanmadan,
seni ağlayacağımı hissetmeden
Üstelik
artık gelme dediğin şehirlerden
Tenine
yakışan tenimden ve gözlerin sevgilim
Gözlerinden,
sözlerime yaklaşan bir şair olma bilincinden
Uyanıyorum,
bir sabah kızımız için
Uyanıyorum, kâbusların
ortasındaki hülyalardan
Tekrar beni
özlediğini ne zaman konuşacağız
“Sevgilim,
ne zaman buluşacağız?”
Ali Özmen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder