13 Ekim 2012 Cumartesi

-Saat 01.08 Bu İki Anlama Geliyor-



Bir temmuz akşamıydı, bu iki farklı anlama geliyor
Eskişehir’de tramvaydan inip, otogara doğru yürüyordum
Param yetseydi bir Akdeniz şehrine kök salacaktım
Hep o bahsettiğim şekilde sımsıkı sarılacaktım
Benim olmayan yanın kalmayacaktı, senin olacaktım
Eskiden gizlice ağlardım, kimse görmezdi, duymazdı
Gizlim oldun, içimdeki en büyük savaş oldun
Beni duydun, buna sen inanmadın
Unutamamak gururumu, unutmaya çalışmak aşkımızı
Bilmem kaç parçaya bölüyordu
Bir deniz kenarında anlıyordum bunu
Sensiz Kordon’un çimlerinin anlamı yok
Vapura yetişme telaşıma utanıyorum, yanımda sen yokken
Şakirpaşa’dan, Atatürk’e
Belki de Adnan Menderes’ten Şakirpaşa’ya
Yollar kapalı, bulutlar dolu gözlerim gibi
Boynun aklıma geliyor
Cemal Süreya dolaşıyor damarlarımda utanmadan
Laleli’den el ele o tramvayı kaçırıp gülüyoruz
Hangi dünyaya gidemediğimizi düşünüyoruz yan yana
Yan yana Dünya oluyoruz
Ellerini ısıtmak için ellerim, üşümemeyi öğreniyor
Onlara bunu öğretiyorum,
Şehirlerarası yollara aldırış etmiyor sabrımız
Dinlenme tesislerinde, birer çay eşliğinde öpüşüyoruz
Saçların hiç kısalmasın yanımda, nefesim
Nefesin hiç kısalmasın yanımda, saçların
Baban adını bana ait bir harfle tamamlamış
Senin benim olacağımı bilmiyormuş gibi
Utanmadan, seni ağlayacağımı hissetmeden
Üstelik artık gelme dediğin şehirlerden
Tenine yakışan tenimden ve gözlerin sevgilim
Gözlerinden, sözlerime yaklaşan bir şair olma bilincinden
Uyanıyorum, bir sabah kızımız için
Uyanıyorum, kâbusların ortasındaki hülyalardan
Tekrar beni özlediğini ne zaman konuşacağız
“Sevgilim, ne zaman buluşacağız?”

Ali Özmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder