Herkesin
bildiği asla kutsal kitaplarda aramadığı
Yaprakları
savuran rüzgârın adıyla tutan sanrı
Delirerek
tutuşan rahvan atın adımlarıyla
Çukur, sığ
derinliğinden utanacak
Hep
“söylemiştim” diye sessizce
Kızıl gün
doğuyordu muallâk bir hezeyana
Bulutların
ulaşacağı yerler çoktan belliydi
Sigarasını
ocaktan yakacağını biliyordum mesela
Bir kadının tam
da bu saatlerde mutfakta
Velhasıl
böyle olmayacak olsa şiir kurulmazdı vakte
Rüzgâr sokak
aralarındaki debisini düşürür
At daha yola
çıkmadan huzursuzlanırdı şehre
Bir çiçek,
bir çiçek daha bahçeden sökülür
Bahçıvan
söylenir;
“Saksıların
sirklerden ne farkı var?”
Zamanın
bordasında toplayıp herkesi
Okyanusların
renksiz olduğundan bahsettim
Aynı günün
dönümünde, kutsal kitaplar okudum
Sevgili Lou,
seni aradığım hiçbir yerde bulamadım
Bu yolculuk
her zaman olduğu gibi
Bir atın
dizginleriyle alakalı
Herkesin
bildiği asla kutsal kitaplarda aramadığı
Ali Özmen.
“Ölüm varken
ben yokum, ben varken ölüm yok.
O halde üzülecek ne var?”
Epikuros
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder